MANKURTİZM


Ünlü Yazar Cengiz Aytmatov'un anısına...

Dünyanın zirve sanatçılarından Cengiz Aytmatov’un en önemli özelliklerinden biri kültür yozlaşmasını ve kişinin özüne yabancılaşmasını sembolize eden mankurt ve mankurtizim kavramlarını dünya edebiyat literatürüne kazandırmasıdır. Aytmatov, ”Gün Olur Asra Bedel” adlı romanında baskıcı bir sistemin insanları mankurlaştırmasından söz eder.

Mankurt motifi eserde Nayman Ana efsanesiyle kendini gösterir. Sarı-Özek bozkırının eski devirlerinde Juan Juanlar esir aldıkları düşmanların kafasını kazıdıktan sonra, yeni yüzülmüş deve derisini esirin kafasına geçirip ellerinİ kollarını bağlayarak kızgın güneşte bekletilirdi. Bu deri esirin kafasını sımsıkı kavrar, büyümeye başlayan saçlar deriden geri dönerek birer iğne gibi kafaya saplanırdı. Kurbanların çoğu bu acıya dayanamayıp ölür, sağ kalanlar ise hafızalarını kaybederek geçmişlerini hatırlamayan birer mankurt olurlardı. Mankurtlar, efendilerinden aldıkları emirleri tereddütsüz yerine getirirlerdi. Hafıza kaybı olduğundan bir mankurtun, ailesini, yakınlarından birini, kendi milletine ait insanları tanıması mümkün olmazdı. Juan Juanlar tarafından esir alınarak mankurt haline getirilen Nayman Ana’nın oğlu Colaman da annesini tanımaz, hatta efendisinden aldığı emirle onu öldürür.

Cengiz Aytmatov’un mesajını kendi ağzından dinleyelim:
“İnsan düşünen ve üreten bir varlıktır. Ve insan geçmişinden koparak yaşayamaz. Düşünmesine ve düşündüğünü ifade etmesine imkân verilmezse, yalnız emredileni yaparsa, o, yarınlarına bir insan olarak değil bir robot olarak ulaşır. İster okumuş olsun, ister aydın olsun bir insan, ömrünü yalnız tüketici olarak geçirir, üretici ve yaratıcı olmazsa karşılaştığı durumları düşünmez, kendine sorular sormaz ve cevap aramazsa küçük bir düşünce dairesine hapsedilirse ve o dairede egemen güçler tarafından çizilmiş, içindekiler onlar tarafından konmuş ise o insan bir robottur. Egemen güçler sömürge haline getirdikleri milletleri işte böyle bir daireye hapsederler. Bu, güçlünün zayıf üzerine yüzyıllardan beri uygulaya geldiği bir politikadır. Buna rağmen çok gecikerek pek çok şeyler de kaybederek de olsa Hakk’ın gücü zulmün gücünü bir gün yener. Ama bunun da şartı o direnin içinde bir mankurt haline gelinceye kadar kalmamaktır. Öz milletinin ve başka milletlerin tecrübelerinden mahrum bırakılmış insan, kendini tarihî perspektifin dışında bulur. Si ey sömürge milletler, geçmişinizi iyi tanıyın, geleceğinizi iyi belirleyin… Silkinin, uyanın ve bir mankurt olmaktan kurtulun.”

Yazarın mankurt motifini belirgin bir şekilde ön plana çıkarmasının temelinde çağımız insanının efendilik ile kölelik arasında bir tercih yapmasının gerekliliği düşüncesi vardır. Çünkü Aytmatov’un ifadesiyle mankurtizasyon hâlâ devam etmektedir.

Burada ele alınan mankurt motifi geçmiş, hâl ve gelecekteki hayatı yönlendirecek robot insan tipinin temsilcisidir. Yazar geçmişte Nayman Ana örneğinde olduğu gibi mankurtun kendi annesine nasıl düşman edildiğini ve gözünü kırpmadan onu nasıl öldürebileceğini, halde ise Tossıkbayev’in şahsında Sovyet rejiminin nasıl bir insan tipinin arzuladığını okuyucuya gösteriyor. Onlar efendilerinin emirlerinden çıkmayan beyinlerini ve enerjilerini efendilerinin hizmetine vermiş birer robot-insandır. Bu tekâmülün son safhası rosot-insan idealidir. Yazar gelecekte arzu edilen insan tipini Sabitcan’ın ağzından nakleder:“…İnsan ancak merkezden verilen programa göre hareket edebilecek. Keyfince yaşadığını, dilediğince hareket ettiğini sanacak; ama aslında her şeyi, aldığı nefesi bile yukarıdan verilen programa uygun olacak. Oradan ayarlanacak her şey. Bir şarkı söylemen mi gerek? Merkez bir sinyal verecek ve sen şarkı söyleyeceksin…”(sayfa 48-50)

İnsanlarla konuşuyorum. Ülke gündeminden, şundan bundan sohbet ediyoruz. Konuştuğum insanlar televizyon ve medya ile ağız birliği etmişçesine aynı şeyleri söylüyorlar. Televizyon ve medyanın o kadar etkisinde kalıyorlar ki onların söylediği dışında başka bir doğru yok sanki! Medya kesin bir nass, hukuk kuralı gibi insanlara nüfuz etmiş. Doğrusu doğru, yanlışı yanlış… Hâlbuki insanların düşünmesi ve öyle karar vermesi gerekir. İçinde bulunduğumuz zaman düşünme yeteneğimizin elimizden alındığı, başkalarının bizim adımıza düşünüp karar verdiği bir zaman dilimi… İşte mankurtizasyonun modern şekli… Senin adına ben düşünürüm mantığı! Bu mantığa hayır demediğimiz müddetçe başkalarının kulu/kölesi olmaya mahkûmuz.

Kısaca aslını unutmuş, robotlaştırılmış, duygusuzlaştırılmış, kökünden koparılmış, neyi ne için yaptığını bilmeyen ve kendisine verilen emirleri hiç düşünmeden uygulayan insanlar mankurt olmaktan kurtulamazlar. Bu durumdan kurtulmaları kendi kimlik ve kültürlerine sahip çıkmalarıyla mümkündür. Mankurtizasyon sadece eski Sovyetler Birliği’ne has bir vakıa olmadığına ve hala devam ettiğine göre etrafınızı iyi tahlil ederseniz ve etrafınıza bakarsanız mankurtların cirit attığını göreceksiniz.

YILMAZ KISA
EDEBİYAT ÖĞRETMENİ

Hiç yorum yok: